top of page

Travma, Sonradan Anlamlandırma ve Psikanalitik Kuram:

  • Yazarın fotoğrafı: Bilal Kaya
    Bilal Kaya
  • 21 Kas
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 6 gün önce

Travma sözcüğü Yunancada yara anlamına gelir ve “delmek”, “sürtmek” fiillerinden türemiştir (“Trauma”, 2020). 17. yüzyılda tıpta fiziksel yaralanmayı tanımlamak için kullanılırken (Laplanche & Pontalis, 1973), dışarıdan gelen şiddetin organizmada yarattığı hasarı ve bu hasarın bıraktığı etkiyi ifade etmiştir. Travmanın psikanalitik literatürdeki erken kullanımlarında da bu şok etkisi ve bütün organizmayı etkileyen niteliği korunmuştur.


1. Travmanın Tarihsel Kökeni: Charcot ve Freud’un İlk Girişimleri

1890’larda Charcot, psikolojik travmanın histeriyle ilişkili olduğunu savunmuş; fiziksel bir travmanın kuluçka döneminin ardından felç gibi semptomlara yol açtığını belirtmiştir (akt. Laplanche & Pontalis, 1973). Freud ise travmatik nevrozu, “dışarıdan gelen uyarıcıların koruyucu kalkanda yarattığı aşırı yıkım” sonucu egoda oluşan bir tehlike ve korku tepkisi olarak açıklamıştır (Freud, 2014/1920). Ona göre travma, bilinçte temsil edilemediği için patojenik etkiler yaratır.


2. Katharina Vakası: Travmanın İlk Klinik Formülasyonları

Histeri Üzerine Çalışmalar’da yer alan Katharina vakasında Freud, genç kızın nefes darlığı, boğularak öleceği korkusu ve sürekli izlenme sanrıları gibi semptomlarının kökeninin, babasını kuzeniyle cinsel ilişki halinde gördüğü sahne olduğunu aktarır (Freud, 2001/1895). Ancak Freud, semptomların bu sahnenin kendisine değil, sahnenin çocuklukta yaşanmış ancak anlamlandırılamamış başka bir baştan çıkarılma anısını canlandırmasına bağlı olduğunu söyler.

Katharina’nın çocuklukta anlamlandıramadığı bir deneyim, ergenlikte cinsel eylemi kavrayabilecek kapasiteye ulaştığında geri dönerek travmatik hale gelmiştir. Freud’un “sonradan anlamlandırma (Nachträglichkeit)” kavramının ilk izleri burada görülür.


3. Freud’un Kuramsal Dönüşümü: Baştan Çıkarma Kuramından Vazgeçiş

Freud, 1897’de Fliess’e yazdığı mektupta, tüm nevrozların gerçek baştan çıkarılma olaylarına dayanamayacağını, hastaların anlattıklarının gerçek mi yoksa fantezi mi olduğunun ayırt edilemediğini yazar (Laplanche, 1985). Bu noktadan sonra Freud, bilinçdışı fantezilerin özne üzerindeki etkisini vurgular.

Henüz Oedipal karmaşanın yapısını tam kavramamış olduğu bu dönemde, bastırmanın rolünü “kaldırılması gereken bir engel” olarak gören Freud, analizde bilinçdışı materyali bütünüyle açığa çıkaramayınca baştan çıkarma kuramını terk eder (Abrevaya, 2013).


4. Kurt Adam Vakası: İlkel Sahne ve Sonradan Anlamlandırma

Pankejeff’in ünlü “Kurt Rüyası”, travmanın nasıl zaman içinde yeniden düzenlenerek patolojik etkiler oluşturduğunun klasik örneğidir (Freud, 1918/2019). Pankejeff bir buçuk yaşında ebeveynlerinin cinsel birleşmesine tanık olur; ancak bu sahnenin anlamı ancak dört yaşında gördüğü rüya ile açığa çıkar.

Freud’a göre travmatik olan, ilkel sahnenin kendisi değil, sahnenin daha sonra kazandığı anlamdır. Rüya, bastırılmış izleri yeniden harekete geçirerek nevrozun örgütleyici ekseni haline gelir.


5. Sonradan Anlamlandırma: Freud’da Zaman ve Psişik Nedensellik

Freud sonradan anlamlandırmayı hiçbir zaman sistematik olarak tanımlamasa da, anıların ve izlenimlerin daha ileri bir gelişim evresinde yeni bir anlam kazanarak yeniden düzenlendiğini vurgular (Laplanche & Pontalis, 1973). Travma, bu yeniden düzenleniş sırasında ortaya çıkar.


6. Lacan’da Travma: Gerçek, İmgesel, Simgesel

Lacan travmayı üç düzen bağlamında konumlandırır:

  • Gerçek (le réel): Dilin dışında, simgeselleştirilemez; bu nedenle her zaman travmatiktir (Lacan, 1996/2006; 1964/2013).

  • İmgesel: Ego oluşumu, ayna evresi ve beden imgesiyle ilgilidir.

  • Simgesel: Dil, yasa, yapı ve anlamlandırmanın alanıdır.

Travma, gerçek düzlemdeki bir karşılaşmanın simgesel ve imgesel düzen tarafından yeterince tutulamadığı anda ortaya çıkar (Evans, 1996).


7. Başka, Fallus ve Eksik: Lacanyen Travma Mantığı

Çocuk için ilk Başka anne figürüdür. Gerçek anne çocuğun ihtiyaçlarına yanıt veren kişidir; imgesel anne idealize edilendir; simgesel anne ise arzusuyla belirlenen konumdur. Anne arzusunun işareti olan fallus, çocuğa annenin eksikliğini ve babanın arabulucu rolünü gösterir (Evans, 1996).

Fallusun eksikliği simgesel olarak temsil edilemediğinde, çocuk annenin gidişini travmatik bir kayıp olarak yaşar. Lacan’ın fort-da oyununu yorumlayışı da tam olarak bunu gösterir: Çocuk annenin yokluğuyla baş etme çabasını bir düşlem yoluyla organize eder (Lacan, 1964/2013).


8. Travmanın Lacanyen Formülü: “Eksik Fallik Formda Yorumlanamazsa”

Lacan’a göre travmatik olan, gerçek ile “kötü bir karşılaşma” değil yalnızca; bu karşılaşmanın fallik bir formda yorumlanamamasıdır (Verhaeghe, 2001). Simgesel ve imgesel ağın tutamadığı bu gerçek parçası, ısrarla geri döner ve travmayı oluşturur (Charles, 2011).


Kaynakça

Abrevaya, J. (2013). Freud ve Lacan’da travma.

Charles, S. (2011). Trauma and the failure of the symbolic.

Clero, J. (2002/2011). Lacan dictionary entries.

Evans, D. (1996). An Introductory Dictionary of Lacanian Psychoanalysis.

Freud, S. (1895/2001). Histeri üzerine çalışmalar.

Freud, S. (1918/2019). Kurt adam vakası.

Freud, S. (1920/2014). Haz ilkesinin ötesinde.

Hendrickx, S. (2017). Anxiety in Lacanian theory.

Korkmaz, A. (2021). Lacanyen Psikanalizde Travma ve Düşlem. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 8(2), 161-185.

Lacan, J. (1964/2013). Dört temel kavram semineri.

Lacan, J. (1996/2006). Écrits.

Laplanche, J., & Pontalis, J. B. (1973). The Language of Psychoanalysis.

Laplanche, J. (1985). Seduction, trauma and afterwardsness.

Verhaeghe, P. (2001). Beyond gender: From subject to drive.

“Trauma.” (2020). Etymology Dictionary.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


© 2035 by DR. Elise Jones Powered and secured by Wix

bottom of page